17 Mart 2014 Pazartesi

Vay halimize.

Kalabalık, boşuna niçin olduğu belli olmayan bir kalabalık. Acil servislerde ne oluyor diye bakmak için gelmedik bir kırığımız var öyle tahmin ediyorduk o sırada doğruymuş acil servise geldik.Bir kaldırım kazası, o da ayrı bir şey ya, şimdi konu o değil. Tıp bayramının ertesi günü, ülkemin kazanınca yok ya Türkiye kaçıncısı denilen Tıp Fakültesinin Acil servisindeyiz. Hani bize şu kadar puan tutturdum diyecekler ya O talebeler ve onların zekasının altında ezilen hocaları ve şiş ayağa bakmaktan iğrenen o arkadaşlar bizi saatlerce kapı dışında tutup öncelik sırası diyerek maç beğenen futbolcu tavrıyla saatlerce bekletiyorlar kırık ağrısı dayanılmaz olunca o sağlık çalışanlarına niye saldırıyorlar bunlar ne biçim adamlar diyen ben neyse yine de hak vermiyorum, zekiliklerini göstermek için laf oyunları filan ben size gidin diyemem gibi zeka göndermeleri on beş kişi birbirimize bakıp tekrar başka hastane arıyoruz, giriyoruz hemen doktorun önüne, doktor bakıp kırık diyor.Bakınca diyor. Bir bakışta kırık olduğunu söyleyip hemen film on dakika sonra kemik yerleşmiş acı azalmış, alçının kurumasını bekliyoruz. O zaman anlıyorum ki bizi beğenmeyen hastalığımızı adamdan saymayan yüzlerce puanı aldıkları için bizi aşağı gören birileri var artık.Yer Ankara....Ya hayati tehlike olsaydı..

13 Mart 2014 Perşembe

Havalar böyleydi

Hava bu günlerde çok güvenilir değil.Ne derlerse tam tersini yapan huysuz, zeki ama haşarı çocuklar gibi. Soğuk olmaz tamda Mart kazma kürek yaktıracak soğuk. Bütün bir kış yağmadı, şimdi kar yağıyor artık. O da biliyor işin zevki kaçtı artık öylesine göstermelik bir yağıyor. Çayını alıp gelinceye kadar pencerenin kenarına hop gitmiş. Bekle gelsin diye çay soğuyor, zevki kaçıyor tam kalkıp perdeyi çekerken bir kaç tane daha, tekrar yerleşeyim derken kesiliyor.Artık yağsa da farketmez sana dışarı bakmaktan vaz geçiyorsun, çayın tadı acımış dersin ya öyle oluyor. Böyle bir havaydı, karma karışık ne halt ettiği belli değil havalardan biriydi geçmişte, hani şairi mahveden havalardan değildi ama seni mahvetmişti.Soğuğu sevmezdin sever olmuştun, geceyi hiç ama hiç sevmezdin,sabahı ediyorduk ne konuşuyorsak öyle havadan sudan desem o bile değildi, hafızamda şimdi yok hiç bir şey kalmamış. Sen yatıyordun ben baş ucunda fısıl fısıl kimi rahatsız edeceksek arada sen uyuyordun ben biraz uzunca bir şeyler anlatıp, bağlayamayınca sonunu.Sonra uyanır bakardın, ben senin nerede uyuduğunu bilmediğimden bir yerlerden devam ederdim, sıkmamak için sona yakın bir yerlerden.Havalar yine böyleydi, geceler uzun.

12 Mart 2014 Çarşamba

Üşüyormusun?

Kar yağıyor dışarıda biliyor musun? Hissedebiliyor musun? Üşüyor musun? Gideli o kadar çok olmadı daha.Bir ben biliyorum.Onlarca yıl oldu o kadar. Ayakların hep üşürdü yorganı hem altına hem üstüne katlamak için mücadele verirdin. Kıvrılırdın yatağın içinde der top olurdun.Sen öyle derdin der top olurum öyle yatarım ben derdin. Rüzgarı duyuyor musun? Nasıl da savuruyor karı, nasıl senin bunalmışlığına benzer bir hırçınlık üzerinde gecenin.Bir çığlık sesi kıyısından köşesinden şehrin senin şehrin o hep kaçıp ta tekrar tekrar döndüğün o şehir nasıl telleriyle, köşeden bucaktan boşluklarıyla nasıl çığlık atıyor duyuyor olmalısın.Bu saat de sende uyumazsın, kar üstünü örterken benim senin üstünü örttüğüm de yaptığın gibi bir üflemeyle tepip sonra yorganı çekiştirip içinde büzüldün mü? Yapmadım desen de inanmam muhakkak öyle bir şeyler yaşanmıştır bu gece.
Biliyorum rüzgar uyutmuyor. Beni de.Bu kadar gürültülü yağar mı kar? Sen de bu gürültü de uyuyamıyor sundur. Ee başına ekşiyip gecenin içine edecek ben de yokum yakının da.Hırçınlığını kimlere yapıyorsun şimdiler de? Varsa kuru dalları kalmış üç beş çiçeğe mi tafra yapıyorsun? Boş ver öylesine laf olsun diye sordum? Hemen mahsunlaşıp sessizleşme. Üşüyor musun? Soğuk olup bir de kar yağdı mı hep düşünürüm.Üşüyor musun?

Kel bisikleti: Yine yeniden

Kel bisikleti: Yine yeniden :  Güneşin bol göründüğü günler geliyor yavaş yavaş. Işığın bollaşması biraz da senin ışıkla birlikte oluşun. Ne...